“Ashâbım  Yıldızlar Gibidir” Hadisine Eleştirel Yaklaşım

Abbas Celalî

Ehl-i Sünnet, Allah Teâlâ ve O’nun yüce peygamberinin, Ashâbı arındırıp, tertemiz kıldığına inanmaktadır. Böylelikle, onların hepsinin adil olduğu varsayımı ile Kur’an ve Sünnet’in su götürmez gerçeklerine aykırı düşseler dahi bunun bir şekilde tevil edilip, başka bir anlama kavuşturulması gerektiğini savunurlar. Onlar bu iddialarını da Kur’an-ı Kerim’de yer alan bazı ayetler ve kendi kitaplarında ‘Sahâbenin Faziletleri’ konusunda var olan Allah Resulün’den (saa) nakledilmiş bazı rivayetler ile desteklerler. Bu hadislerden en bilineni ise “Ashâbım yıldızlar gibidir, hangisine uyarsanız hidayete erersiniz.” hadisidir.

Bu makalede, öncelikle, Ehl-i Sünnet’in önde gelen isimleri ve tanınmış alimlerinin “Ashâbım yıldızlar gibidir” hadisine bakış açısını inceleyip daha sonra bunun eleştiri ve tenkitlerini yapıp, bu hadisi nakleden ravileri değerlendireceğiz. Son olarak ise mezkur hadisin değindiği sahâbelerin kısaca yaşamlarını inceleyeceğiz.

Sözlükte ‘Ashâb’

Konumuza başlarken ‘sohbet’ kelimesinin sözlüksel manasının ‘muaşeret’ yani bir kişiyle birlikte bulunmak ve ‘mülâzemet’ yani bir kimseye bağlanmak olduğunu ve bunun ism-i fâil çoğulunun ise sahbe, sahâbe ve ashâb olduğunu hatırlatmakta fayda var.

Râgıb el-İsfahânî el-Müfredât adlı eserinde şöyle der: “Örfte sahib, sadece çok fazla birlikteliği olana denir. Bir şeye malik veya onda tasarruf etme yetkisi bulunan kişiye ‘o, onun sahibidir’ denir.” Öyleyse, sahib ve Peygamberin (saa) dostu olarak anlaşılan bu kelime, lügate göre; ‘O Hazret ile muaşeret ve mülâzemet içerisinde olan kimse’ manasına gelmektedir. Böyle bir şahsın ise bu mana kapsamında Müslüman ya da Kafir olması, layık ya da liyakatsiz olması, Mümin ya da Münafık olması arasında bir fark olmadığı anlamına geliyor; çünkü, Feyyûmî’nin de dediği gibi bunun tümel kapsamı “Bir kimsenin onunla (Peygamber ile) oturmuşluğu olması veya onu görmesi” manasındadır.  

Istılahta ‘Sahâbî’

Usûlcüler ve Muhaddisler ‘Sahâbî’ kavramı üzerinde onun Müslüman bir kimse olması konusunda hemfikirdiler. Sahâbî kelimesi tarifi konusunda ise fikir ayrılıkları mevcuttur; Usûlcüler’in Sahâbî için geçerli ve muteber saydığı tarif şu şekildedir: “Uzun müddet Hz. Peygamber’le (saa) beraber bulunup, ona uyan, İlahi emir ve yasakları ondan alan kimseye ‘Sahâbî’ denir. Ona iman edip çok kısa bir süre de olsa görenlerin ve o Hazret’in faziletlerini idrak edecek şekilde yanında bulunmayanlar ise sahâbî olarak kabul görmezler.”

Muhaddisler ise şu görüş üzerine ortak bir tarif kullanmaktadırlar: “Hz. Peygamber’i gören her Müslüman Sahâbî’dir.”

Öte yandan şunu da söylerler: “Hz. Nebî’nin (saa) zamanına yetişen, Müslüman olmak şartıyla onu görmese bile herkestir Sahâbî’dir.”

Bazıları da: “Hz. Peygamber’e (saa) iman etmiş bir halde onunla görüşen, -her ne kadar bu müddet içerisinde mürtet olsa bile- sonra iman üzere Müslüman olarak ölen her birey Sahâbî’dir.” Bu konuda diğer farklı yorumlar olsa da önem arz eden bir değeri yoktur.

Şimdi “Ashâbım yıldızlar gibidir” hadisine geri dönelim; bu hadis birçok şekliyle nakledilmiştir ama biz yalnızca iki tanesini değerlendireceğiz:

1- Hâfız Şemsüddîn Muhammed es-Sehâvî şöyle der; Beyhâkî ‘el-Medhal’ kitabında Süleyman b. Ebi Kerîme’den, o da Cüveybir b. Sâid’den o da Sâbit b. Dahhâk’tan o da İbn-i Abbas’tan naklederek der ki: Resulullah (saa) şöyle buyurmuştur:

“Allah’ın Kitabı’ndan size ne verildiyse onunla amel gerekir. Onun terki konusunda hiçbiriniz için mazeret yoktur. Eğer Allah’ın kitabında yoksa o zaman benim bir sünnetimde geçmiştir. Şayet benim bu konuda bir sünnetim yoksa bu defa Ashâbım’ın dedikleri vardır. Çünkü Ashâbım gökteki yıldızlar gibidir, hangisine uyarsanız hidayete erersiniz. Ümmetimin ihtilafı ise sizin için rahmettir.”

2- Kuzaî Müsned-i Şihab’ta rivayet eder ve der ki: Ebu’l Feth Mânsur b. Ali el-Enmâtî, Ebu Muhammed el-Hasan b. Vâsik’ten, o da Vahab b. Cerîr b. Hazm babası el-Amaş’tan o da Ebî Salih’ten o da Ebû Hureyre’den o da Hz. Nebi’den (saa) naklederek der ki:

“Ashâbım’ın misali yıldızlar gibidir, hangisine uyarsanız hidayete erersiniz.”

“Ashâbım yıldızlar gibidir” hadisi üzerinde araştırma yapmadan önce Müslümanların Sahabe konusunda görüşlerini bilmekte fayda var. Onlar Sahabeyi adaletli ve adaletsiz olarak değerlendirerek üç kısma ayrılmaktadırlar:

Bunlardan ilki, bütün sahabeyi kafir olarak bilen ‘Kâmiliyye’ fırkası ve bunlara ilave olarak aşırıcılıkta onlar gibi düşünen diğer fırkalardır.

İkinci bir grup ise Sahabenin hepsini adil olarak kabul eden ve onların naklettiği rivayetleri yalanlamayı caiz görmeyen; bu üstün özelliğin sebebini ise Allah Resulü (saa) ile beraber olmakla elde ettiklerini iddia edenlerdir.

el-Muzenî der ki: “Onların hepsi güvenilir ve emindir.” Hatîb el-Bağdâdî der ki: “Sahâbenin adaleti, Allah’ın onları ta’dil etmesi ve (kalplerinin) temizliğini haber vermesiyle sabittir…” İbn-i Hazm der ki: “Bütün Sahabe kesinlikle Cennetliktir.” Abdilberr en-Nemerî, İbnü’l-Esîr, Gazzâlî ve diğerleri de bunu açıkça zikretmişlerdir.

Bazıları da aynı İbn-i Hacer el-Askalanî’nin ‘el-İsâbe fi Temyizi’s-Sahâbe’ adlı eserinde dediği gibi; “Bu konu üzerinde icmâ vardır.” şeklinde iddiada bulunmuşlardır ama Ehl-i Sünnet büyüklerinden bir kısmı bu iddiayı reddetmişlerdir. 

İbnü’l-Hâcib der ki: “Kahır çoğunluk, Sahabenin adaleti üzerine birleşmişlerdir; bazıları da onların Sahabe olmayanlarla bir farkının olmadığını söylemiştir. Mu’tezile ise Ali ile savaşanların dışında diğer sahabeler adildir.”

Üçüncü grup ise; Sa’düddin Taftazânî, Şerhu’l Burhân‘ı kaleme alan el-Mâzır İbnü’l-İmâd el-Hanbelî, Şevkânî gibi Ehl-i Sünnet’in önde gelen isimleri, öte yandan modern dönem ulemasından olan Şeyh Mahmud Ebû Reyye, Şeyh Muhammed Abduh, Seyyid Muhammed b. Akîl el-Alevî, Seyyid Muhammed Reşid er-Rıza, Şeyh Makbelî, Şeyh Mustafa Sâdık er-Râfiî vb. şahsiyetler, Sahabenin hatalardan arı olmadığını, onların da adaletli ve adaletsiz olmak üzere ikiye ayrıldığını söyleyerek Şiiliğin bu konu üzerine olan görüşü ile örtüşmektedirler.

Öyleyse bu üçüncü ve son grup, orta yol üzerinde karar kılmışlardır. Ortak görüşleri ise Sahabenin de aynı diğer insanlar gibi kimisin adaletli, kimisinin fâsık, kimisinin mümin ve kimisinin de münafık olduğu şeklindedir. Hz. Peygamber’in (saa) yanında bulunmaları ve o Hazret ile sohbet etmeleri onlar için elbette bir iftihardır ama bu onların hatalardan beri olmalarını ve kötülük yapmalarını engelleyen bir unsur değildir. 

Kur’an-ı Kerim dahi birçok Sahabeyi içlerinde olan nifak yüzünden deşifre etmiş ve Allah Resulü’nden (saa) elimize ulaşan birçok rivayette de kah onları övmüş ve kah da yermiştir. Bu konuyu ise ilerleyen bölümlerde enine boyuna inceleyeceğiz.

“Ashâbım Yıldızlar Gibidir” Hadisine Ehl-i Sünnet Büyüklerinin Bakışı

Şimdi ise Ehl-i Sünnet Hadis İmamları ve onların önde gelen isimleri “Ashâbım yıldızlar gibidir” hadisi hakkında ne diyorlar buna bakalım:

Ahmed b. Hanbel (ö. 241/855): Hanbelî mezhebinin imamı olan Ahmed b. Hanbel hakkında Zehebî şöyle der: “Şeyhülislâm, kendi asrı Müslümanlarının önderi, Allah dininin koruyucusu…” Onun hakkında detaylı bilgiler Târîhu Bağdâd, Hilyetü’l Evliyâ, Tabakatu Şafiîyye, Tezkiretü’l Huffâz, Vefeyâtü’l A’yân, Şezeratü’z-Zeheb ve en-Nücûmu’z-Zâhire gibi ricâl kitaplarında yer alır. 

Ahmed b. Hanbel “Ashâbım yıldızlar gibidir” hadisini sahih olarak kabul etmiyor. Bu bağlamda İbn-i Emîr el-Hâc kendi kaleme aldığı et-Takrîr ve’t-Tahbîr‘de, İbn-i Kudâme de el-Müntehab adlı eserinde, Sâhib de et-Teysir fi Şerhi’t-Tahrir‘de Ahmed b. Hanbel’in görüşünü nakletmişlerdir.

İmam Şâfiî’nin talebesi el-Muzenî (ö. 264/878): Biyografi âlimleri Vefeyâtü’l A’yân, Mir’atu’l Cinan, Tabakatu Şafiîyye, Hüsnü’l-Muhâzara gibi eserlerde ondan bahsetmişlerdir. Yâfiî onun hakkında şöyle der: “Fakih Ebu İbrahim zahit, âbid, müctehittir…” İmam Şâfiî de onu dinin yardımcısı olarak adlandırmıştır.

el-Muzenî de, “Ashâbım yıldızlar gibidir” hadisini sahih olarak kabul etmeyenler arasındadır. Biz de onun bu hadis hakkındaki görüşünü Abdilberr en-Nemerî’nin kaleme aldığı eserinden olduğu gibi aktarıyoruz:

“el-Muzenî der ki: “Eğer bu haberin (Ashâbım yıldızlar gibidir hadisi) Resulullah’tan (saa) geldiği sahih olsaydı onun manası; ‘Sahabeler Resulullah’tan (saa) naklettikleri hususlarda güvenilirdirler’ anlamına gelirdi başka bir anlama gelmezdi.”

Bizim burada masaya yatıracağımız şey “Eğer bu haberin Resulullah’tan geldiği sahih olsaydı” cümlesidir. el-Muzenî’nin kurduğu bu cümleden “Ashâbım yıldızlar gibidir” hadisi hakkında tereddütlerinin olduğunu anlıyoruz. İmam Şâfiî’nin önde gelen talebesi el-Muzenî sözlerine şöyle devam ediyor:

“Sahabelerin kendi görüş ve fetvaları hadisin muhteviyatına dâhil olsaydı, onlar birbirlerini hatalı bulmaz, birbirini tenkit etmez ve bazıları kendi görüşünden diğerlerinin görüşüne dönmezdi. Bu hususu iyice düşünesiniz…”

Modern dönem hadis âlimlerinden birisi olan Nâsırüddin el-Elbânî (ö. 1999) el-Muzenî’nin sözlerini yersiz bulup şöyle diyor:

“Bu hadisin aslı yoktur. İbn-i Hazm’dan nakledildiğine göre, o, bu hadis ‘batıl ve yalanlanmıştır’ demiştir. Bunlardan her ikisi de sahih değildir. Birincisi son derece zayıf, ikincisi ise uydurmadır. Hal böyle olunca da buna delil getirilmez. Delil getirmeye elverişli de değildir zaten.”

Ebû Bekr el-Bezzâr (ö. 292/905): Târîhu Bağdâd, Tezkiretü’l Huffâz, Şezeratü’z-Zeheb, Târîhu İsbehan ve Mizanu’l İ’tidâl gibi ricâl kitapları yazarları el-Bezzâr’ın hâl şerhine değinmişlerdir.

el-Bezzâr “Ashâbım yıldızlar gibidir” hadisinin noksanlığına değinerek onun zayıf olduğunu dile getirir:

“Ebu’l Hasan b. Muhammed b. Eyyûb er-Râkî bize şöyle söyledi; Ebu Bekr Ahmed b. Amr b. Abdulhalik el-Bezzâr bize demişti ki: ‘Avamın elindeki Resulullah’tan (saa) rivayet olunan ‘Ashâbım yıldızlar gibidir, hangisine uyarsanız, hidayete erersiniz’ hadisini alimlere sordum. Bana: ‘Bu söz, Resullullah’ın (saa) sözü olarak sahih değildir.’ dediler.” Bunu Abdu’r-Rahim b. Zeyd babasından, o da Sa’id b. Müseyyeb’ten, o da İbn-i Ömer’den o da Resulullah’tan (saa) rivayet etmiştir ya da Abdu’r-Rahim b. Zeyd babasından o da İbn-i Ömer’den rivayet etmiş olabilir. Bu hadisin zayıflığı Abdu’r-Rahim b. Zeyd’in kendisinden kaynaklıdır. İlim ehli ondan hadis rivayet etmeyi terk etmiştir.”

İşte bu şekilde el-Bezzâr’ın sözlerinden “Ashâbım  yıldızlar gibidir” hadisinin noksanlığı rahatlıkla anlaşılıyor.

İbn-i Adî (ö. 365/976): O, birçok ricâl kitabı yazarı tarafından övgüyle bahsedilmiştir. Tezkiretü’l Huffâz, Şezeratü’z-Zeheb ve Mir’atu’l Cinan bu eserlerden bazılarıdır. 

Sem’ânî onun hakkında şunları der: “O, oldukça güçlü bir hafızdır ve onun benzeri zor bulunur.” Hamza b. Yusuf es-Sehmî de der ki: “Dârekutnî’den gelmiş geçmiş tüm zayıf muhaddislere içerisinde yer verecek bir kitap yazmasını istedim. Bunun üzerine o da bana şunu söyledi: İbn-i Adî’nin kitabı yok mu sende!?”

İbn-i Kutân olarak da bilinen İbn-i Adî, “Ashâbım yıldızlar gibidir” hadisini; zayıf râvilerin biyografisini ihtiva eden el-Kâmil fi Zuafâi’r-Ricâl adlı eserinde Ca’fer b. Abdulvahid el-Kadı el-Hâşimî ve Hamza Cezerî eNasibî başlıkları altında getirmektedir. Biz de ilerleyen bölümlerde buna değineceğiz. İbn-i Adî, “Ashâbım yıldızlar gibidir” hadisinin muhaddisler arasında en zayıf olanlardan birisi Hamza Cezerî Nasibî bölümünde senedinin ne denli zayıf olduğuna değinmiş ve eleştirmiştir.

Ebu’l-Hasen ed-Dârekutnî (ö. 385/995): Büyük muhaddisler arasında yerini almış olan Dârekutnî Tezkiretü’l Huffâz, Vefeyâtü’l A’yân, el-Muhtasar ve Târîhu Bağdâd gibi kitaplarda da zikredilmiştir. İbn-i Kesîr onun hakkında şöyle der: “Kendi çağının eşsiz bir şahsı, dengi bulunmaz birisi ve döneminin önde geleniydi.”

Dârekutnî “Ashâbım yıldızlar gibidir” hadisini kendi eseri olan Garaîbu Mâlik‘te naklederek onun zayıf bir rivayet olduğuna hükmediyor; bunu da İbn-i Hacer el-Askalanî Dârekutnî’den naklediyor.

İbn-i Hazm (ö. 456/1064): Nefahu’l Tabîb, el-‘Abr, Vefeyâtü’l A’yân ve Tâcu’l-‘Arûs ve Lisanu’l Mizan adlı kitaplarda onun hakkında bilgi bulunmaktadır. 

İbn-i Hazm “Ashâbım  yıldızlar gibidir” hadisini yalanlamış ve onun batıl bir hadis olduğuna hükmetmiştir. Onun uydurma bir hadis olduğunu belirttiğini Ebû Hayyân’ın da içerisinde bulunduğu bir grup nakletmiştir: 

“Hafız Ebu Muhammed Ali b. Ahmed b. Hazm kendi risalesinde der ki: ‘Bu hadis yalandır, uydurmadır ve kesinlikle doğru değildir.”

Beyhakî (ö. 458/1066): Şezeratü’z-Zeheb, Tabakatu Şafiîyye, el-Abr, en-Nücûmu’z-Zâhire, Vefeyâtü’l A’yân, Tezkiretü’l Huffâz ve Tezkiretü’l Huffâz onun hal şerhini yazmış ve İbn-i Tağrîberdî onun hakkında şunu demiştir:

“Ahmed b. Hüseyn b. Ali b. Abdullah el-Hafiz Ebû Bekr el-Beyhakî hadis ve fıkıhta zamanının en önde gelen ismiydi.”

İbn-i Hacer el-Askalanî el-Medhal‘de ondan naklederek “Ashâbım yıldızlar gibidir” hadisinin zayıf olduğunu belirtmiştir.

Abdilberr en-Nemerî (ö. 463/1071): Vefeyâtü’l A’yân, Mir’atu’l Cinan, el-Muhtasar, Tezkiretü’l Huffâz vb. kitaplar onun hakkında detaylı bilgiler vermiştir. Zehebî, Mizanu’l İ’tidal’de ona dair şunları der: “O, Şeyhülislâmın imamı Mağripli bir hafızdır.” İbn-i Hazm da şunu ekler: “Fıkhu’l Hadîs konusunda onun bir eşi dahi olmamıştır.”

Abdilberr “Ashâbım yıldızlar gibidir” hadisi hakkında şunu söyler:

“Ebu Şihab el-Hennat’tan nakledilen bu rivayet; Hamza el-Cezerî’den, Na’fî’den, İbn-i Ömer’den naklen denir: Allah Resulü (saa) şöyle buyurdu: ‘Ashâbım yıldızlar gibidir, hangisine tutunursanız, hidayet olursunuz.’ öncelikle bunun senetleri doğru değildir, böyle bir şey asla Nafi’den nakledilmemiştir ve teyide ihtiyacı vardır.”

O, bu rivayette, el-Bezzâr’ın Selâm b. Selim’den naklettiği kanalın dışında başka bir senet ile bunu aşağıdaki gibi aktarmıştır:

“Hâris b. Guseyn’den, o da el-Amaş’tan, o da Ebu Süfyan’dan o da Cabir’den bize nakletmiş ve demiştir ki: ‘Ashâbım yıldızlar gibidir, hangisine uyarsanız, hidayete eresiniz.’ Bunun kaynağının hiç bir dayanağı yoktur, öte yandan Hâris b. Guseyn de bilinmeyen, meçhul birisidir.”

Böylelikle, bir ricâl alimi olan Abdilberr en-Nemerî, Hâris b. Guseyn’in bu rivayette yer almasının bu hadisi zayıflattığı ve zarar verdiği kanısına varır.

İbn-i Asâkir (ö. 600/1203): Biyografi kitapları ondan övgüyle bahseder; Mü’cemu’l Ûdeba, Vefeyâtü’l A’yân, Tezkiretü’l Huffâz, Dûvelu’l İslam, Mir’atu’l Cinan, Tabakatu Şafiîyye ve el-Muhtasar fi İhbari’l Beşer ve Ca’mi-i Mesanid-i Ebi Hanife bu kitaplardan başlıcalarıdır. 

Yâfiî el-Yemenî onun hakkında şunu der: “O, hadisler konusunda bir dehadır.”

Daha sonra biraz daha detaylandıracağımız el-Münâvî’nin sözleri arasında İbn-i Asâkir’in “Ashâbım yıldızlar gibidir” hadisi konusunda onun zayıf bir hadis olduğunu dile getirdiğini görüyoruz.

İbn-i Cevzî (ö. 597/1201): İbn-i Kesîr Tarihi, Vefeyâtü’l A’yân, Tetimmetu’l Muhtasar, el-A’lam gibi ricâl ve biyografi kitaplarında onun methedip bolca övdüğünü görmekteyiz. İbn-i Hallikân onun hakkında şunları der: “Ebu’l Ferec Cemâlüddîn Abdurrahmân b. Ebi’l Hasan b. Ali b. Muhammed b. Cafer el-Bağdâdî el-Cevzî bir Hanbeli fakihi ve asrının bilginidir.”

“Ashâbım  yıldızlar gibidir” hadisini İbn-i Cevzî şöyle değerlendirir: 

“Nuaym b. Hâmmad rivayet edip der ki: ‘Bize Abdurrahim b. Zeyd Ammî’den o da babasından o da Sa’id b. Müseyyeb’ten o da Ömer İbn-i Hattab’tan nakleder ve der: Allah Resulü (saa) buyurur ki: “Ben, Rabbime Ashâbımın benden sonra düşeceği ihtilaf hakkında sordum. Bunun üzerine Allah şöyle vahyetti: ‘Ey Muhammed! Senin Ashabın benim yanımda, gökteki yıldızlar gibidir. Bazıları diğerlerinden daha güçlüdür. Her biri için bir nur vardır. Öyleyse, kim onların ihtilaf ettikleri meselelerden birini alırsa, o kimse benim nazarımda hidayet üzeredir.”

Daha sonra sözlerine şöyle devam eder:

“Bu hadisin sıhhati, iki ravi yüzünden şüphelidir ve bu sebepten ötürü itina edilemez; bu ravilerden birisi; güvenilmez bir kimse olarak bilinen Nuaym b. Hâmmad ve diğeri de Abdurrahim b. Zeyd Ammî’dir. Yâhya b. Mu’in ise onun hakkında: ‘Abdurrahim Ammî yalancıdır ve sözüne güven olmaz.’ demiştir.”

İbn-i Dihye (ö. 632/1235): Bağitu’l Via’t, Şerhu’l Mevahibu’l Ledeniyye, Vefeyâtü’l A’yân, Hüsnü’l-Muhazara vb. biyografi kitapları ondan saygıyla söz ederler. Süyûtî, Hüsnü’l-Muhazara’da onun hakkında şöyle der: “O, büyük bir bilgin ve hafızdır. Hadislere karşı oldukça basiretlidir…”

İbn-i Dihye, “Ashâbım yıldızlar gibidir” hadisinin sıkıntılarından bahsederek onun doğru olmadığını söylemiştir. Bu konuda onun sözünü Zeynu Irakî’nin nakliyle olduğu gibi aktarıyoruz:

İbn-i Dihye dedi: zikredilen ‘Ashâbım  yıldızlar gibidir’ hadisi asla doğru değildir.”

Ebû Hayyân el-Endelüsî (ö. 745/1344): Başta ed-Dürerü’l-Kâmine fi A’yâni’l Mi’eti’s-Sâmine, el-Vâfî bi’l Vefeyât, Bağitu’l Via’t, el-Bedrü’t-Tâli, et-Tabakatü’l Kurâ, Nefahu’l Tabîb, Tabakatu Şafiîyye ve en-Nücûmu’z-Zâhire adlı eserlerde kendisinden övgüyle bahsedilir. İbnü’l-İmâd Şezerâtü’z-Zeheb’te şunları kaydeder: “İmam Esirûddin Ebû Hayyân, çağının dahi bir lügat ustası, müfessiri, hadisçisi…”

Ebû Hayyân el-Endelüsî’nin “Ashâbım  yıldızlar gibidir” hadisi konusunda ilginç bir araştırması var ve biz de bunun faydalı olacağını düşündüğümüz için bazı bölümlerine yer vermek istiyoruz. O, öncelikle Zemahşerî’den aşağıdaki metni aktarmakta:

“Zemahşerî der ki: ‘Eğer birisi, ‘Kuran-ı Kerim ne şekilde açıklayıcı bir kitaptır?’ derse, Şöyle cevap veririm: ‘Tüm dini konular üzerine bizler için ya nas vardır ya da sünnet ve hadise yönelmemiz konusunda bir emir. Bize bu konuda Hz. Peygamber’e (saa) tabi olmamız gerektiğini söylediler. Çünkü Yüce Allah ‘O; kuruntudan, keyfinden konuşmaz.’ diye buyurmuştur. Nitekim Allah Resulü de Ashâbının takip edilmesinden yanaydı çünkü onların amellerinden razıydı. Ashâbım yıldızlar gibidir hadisinden de anlaşılacağı üzere onlar çokça çabalamış, kıyas yapmış ve bu şekilde neticelere ulaşmışlardır.”

Daha sonra da Zemahşerî’nin bu sözüne bir eleştiri getirmekte:

“Onun deyişine göre: ‘Hz. Resul de Ashabının takip edilmesinden yanaydı çünkü onların amellerinden razıydı…’ sözü asla Allah Resulü’nün ağzından duyulmamıştır ve bu hadisin Hz. Peygamber’den geldiği doğru değildir.”   

Ayrıca Ebû Hayyân, Hâfız Ebû Muhammed Ali b. Ahmed b. Hazm’ın İbtalu’r-Rey ve’l Kıyas adlı risalesinden yararlanarak şunu nakleder: 

“Bu ‘Ashâbım yıldızlar gibidir’ hadisi ile Hz. Peygambere (saa) yalan atfedilmektedir; Bu kesinlikle Allah Resulü’nün ağzından çıkmamıştır. Ayrıca bunu Abdu’r-Rahim b. Zeyd-i Ammî babasından o da Sa’id b. Müseyyeb’ten o da İbn-i Ömer’den nakleder ve Abdu’r-Rahim b. Zeyd-i Ammî bu zincirin içerisinde olduğu için ilim ehlinin nezdinde bu hadis zayıftır çünkü ondan hiçbir şey nakletmezler.”

Değinilmesi gereken bir nokta da meşhur ricâl âlimlerinden birisi olan İbn-i Muîn’in “Ashâbım yıldızlar gibidir” ravilerinden olan Abdu’r-Rahim bin Zeyd-i Ammî hakkındaki görüşüdür. İbn-i Muîn el-Mevzuat‘ta onun hakkında şunu der: “Abdu’r-Rahim bin Zeyd yalancıdan başka bir şey değildir.”

Hatta Buharî de el-Îfâ‘da bu konuya dair şunu söyler: “O (Abdu’r-Rahim bin Zeyd) terk edilmiş bir ravidir.” Ayrıca başka bir ricâl alimi de bunun devamında hadisi nakleden diğer ravi Hamza Cezerî Nasibî için “Hamza da geçersiz ve metruktur.” demiştir.

Şemsüddîn ez-Zehebî (ö. 748/1348): Başta ed-Dürerü’l-Kâmine fi A’yâni’l Mi’eti’s-Sâmine, el-Vâfî bi’l Vefeyât, el-Bedrü’t-Tâli, Tabakatu Şafiîyye, en-Nücûmu’z-Zâhire ve et-Tabakatü’l Kurâ gibi biyografi kitapları Zehebî’yi oldukça övmüşlerdir. İbn-i Tağrî Burdî, onun hakkında şöyle der: “O, hadis hafızı, tarihçi ve değerli birçok esere sahip birisidir.”

Zehebî, kaleme aldığı Mizanu’l İ’tidal fi Nakdi’r-Ricâl adlı eserinde “Ashâbım yıldızlar gibidir” hadisini birçok yerde eleştirmiştir. Örneğin Ca’fer b. Abdulvahid el-Kadı el-Hâşimî’nin hal şerhinde ulemanın onun hakkında görüşlerini aktardıktan sonra şunları ekliyor:

“Vahhab b. Cerîr‘den o da babasından o da el-Amaş’tan o da Ebi Salih’ten o da Ebu Hüreyre’den naklettiği: “Ashâbım  yıldızlar gibidir” hadisi belalardan bir beladır.

Bir başka yerde ise Abdu’r-Rahim bin Zeyd-i Ammi’nin durumunu naklettiği bir hadisin ardından şöyle izah ediyor: “Doğru olmayan birisidir.”

Tâceddin, İbn-i Mektûm (ö. 749/1349): ed-Dürerü’l-Kâmine fi A’yâni’l Mi’eti’s-Sâmine, Hüsnü’l-Muhazara, et-Tabakatü’l Kurâ, el-Cevâhiru’l Mudiyye fi Tabakâti’l Hanefiyye vb. eserler ondan övgüyle söz eder. Süyûtî onun hakkında şöyle der: “İbn-i Mektûm Tâceddin Ebu Muhammed el-Kaysî tüm lügat ve fıkhı kendinde barındırırdı.”

İbn-i Mektûm da; daha önce bahsi geçen hocası Ebû Hayyân’ın izinden giderek onun sözlerini destekliyor ve hocasının kitabı el-Bahrü’l-Muhît‘in içerisinde geçen “Ashâbım yıldızlar gibidir” hadisini ve tenkitlerini aynen alıp kendi eseri olan ed-Dürerü’l-Lakit mine’l Bahri’l-Muhît‘te olduğu gibi naklediyor.

Muhyiddin İbn-i Kayyim el-Cevziyye (ö. 751/1350): Başta ed-Dürerü’l-Kâmine fi A’yâni’l Mi’eti’s-Sâmine, el-Bedrü’t-Tâli, el-Vâfî bi’l Vefeyât, Bağitu’l Via’t, el-A’lam ve İbn-i Kesîr Tarihi gibi birçok kitap ondan bahsetmişlerdir. 

O da “Ashâbım yıldızlar gibidir” hadisini eleştirmiş ve bu konuda birçok delil getirmiştir:

“Onlardan nakledilen kırk beşinci söz de şu şekildedir: ‘Ashâbım yıldızlar gibidir hadisi konusunda öncekilere uymak yeterlidir.’ Buna cevap olarak şu bir kaç şeyi dile getirebilir: öncelikle bu hadisi el-Amaş Ebu Süfyan b. Cabir’den nakletmiştir. Bir diğerinde Sa’id b. Müseyyeb İbn-i Ömer’den ve sonuncusun da ise Hamza Cezerî Na’fî’den o da İbn-i Ömer’den nakletmiştir. Bu şekilde de bir şey ispat edilemez.”

el-Cevziyye sözlerini şöyle devam ettirir:

“İbn-i Abdilberr der ki: Muhammed b. İbrahim b. Sa’id, Ebu Abdullah b. Müreffeh’ten o da Muhammed b. Eyyûb es-Samut’tan bu hadisi nakleder ve Ebû Bekr el-Bezzâr da şöyle yorumlar: ‘Hz. Nebi’den (saa) rivayet edilen Ashâbım yıldızlar gibidir hadisinin Allah Resulü’nden (saa) nakledildiği doğru değildir.”

Zeynüddîn el-Irâkî (ö. 806/1404): Onun şerh-i halini neredeyse yaşadığı dönem sonrası yazılmış tüm biyografi kitaplarında bulmak mümkündür. et-Tabakatü’l Kurâ ve el-Bedrü’t-Tâli bunların başında gelir. İbn-i İmâd 1404 senesi olaylarına değinirken onun hakkında şunu der: “Ebu’l-Fazl Zeynüddîn Abdürrahîm b. el-Hüseyn b. Abdurrahmân el-Irâkî, Şafiî mezhebindendir ve çağının hadis hafızıdır.”

el-Irâkî “Ashâbım yıldızlar gibidir” hadisi konusunda ise şunu yazar: 

“Ashâbım yıldızlar gibidir, hangisine uyarsanız, hidayete erersiniz. hadisini Dârekutnî el-Fezail’de ve İbn-i Abdilberr de Beyanu’l İlm’de Cabir’in kanalıyla nakleder ve der ki: ‘Bu senetler delil olamayacak kadar güçsüzdür. Zaten Hâris b. Guseyn de meçhuldür.”

O, aynı zamanda şunu da nakleder: 

“Abd b. Humeyd kendi müsnedinde, Abdu’r-Rahim bin Zeyd-i Ammi’den, o da babasından, o da İbn-i Mesiyyet’ten o da İbn-i Ömer’den aktarır. Ebû Bekr el-Bezzâr bu hadis hakkında şöyle der: Sahih değildir ve uydurulmuştur.”

İbn-i Adî, el-Kâmil fi Zuafâi’r-Ricâl adlı eserinde, bu hadisi Hamza Cezerî Nasibî’den o da Nafi’den o da İbn-i Ömer’den nakleder ve ekler: “Hamza’nın mesnetleri oldukça zayıftır ve zaten o da yalancılıkla anılır.” 

Beyhâkî de ‘el-Medhal’ kitabında bu hadisin Amr’dan, İbn-i Abbas’tan ve diğer aktarılan kanalları bir bir işler ve şöyle der: “Bu bilindik bir metindir ama dayanakları zayıftır. Bu mesnetlerle bir şey kanıtlanamaz.”

İbn-i Hacer el-Askalânî (ö. 852/1449): Adının geçtiği tüm biyografi kitaplarında kendisinden övgüyle bahsedilir. Bunlardan bazıları ise; Hüsnü’l-Muhazara, el-Bedrü’t-Tâli ve Şezeratü’z-Zeheb gibi eserlerdir. Süyûtî Hüsnü’l-Muhazara’da onun için şunları yazar: “Zamanının önde gelen hadis hafızıydı, büyük bir kadı ve merci noktasıydı…”

İbn-i Hacer el-Askalânî’nin “Ashâbım yıldızlar gibidir” hadisi hakkında görüşü de şu şekildedir:

“Ashâbım yıldızlar gibidir, hangisine uyarsanız, hidayete erersiniz hadisi Abd b. Humeyd kendi müsnedinde Hamza Nasibî’den o da Nafi’den o da İbn-i Ömer’den nakleder; ama gerçekten Hamza Cezerî Nasibî çok çok zayıf bir ravidir.”

İbn-i Hacer sözlerine şöyle devam eder:

“Dârekutnî el-Müellif adlı eserde geçen hadisi tenkit ederek ‘Ashâbım yıldızlar gibidir’ hadisini Selâm b. Selim’den, Hâris’ten, el-Amaş’tan, Ebu Süfyan’dan ve Cabir’den nakleder ve ekler: “Selâm zayıftır.” Onu Hamid b. Zeyd aracılığı ile Malik’in Garaîbu Mâlik adlı eserinden; Cafer b. Muhammed’den, babasından, Cabir’den hadisin arasında nakleder ve der ki: “Ashâbımdan hangisine tutunursanız hidayete ulaşırsınız, çünkü onlar aynı yıldızlar gibidir… bunun Malik’ten nakledildiği kesinlik kazanmamıştır ve Maliksiz bir rivayet de belirsizdir.” 

Hatîb el-Bağdâdî er-Ruvât‘ta Malik’ten Hasan b. Mehdi, Muhammed b. Ahmed es-Sekunî, Bekr b. İsa el-Merzevî, Ebu Yahya ve Cemil kanallarından naklederek ravilerinin zayıf olduğunu söylemiştir. Abd b. Humeyd ve Dârekutnî onu el-Fezail‘de Hamza Cezerî en-Nasibî, Na’fî ve İbn-i Hamza’dan aktarır ve: “Hamza açıkça töhmet atan birisidir” der.

Kanunu’l Mevzuat yazarı İbn-i Tâhir, onu Bişr b. Hasa, Zübeyrî ve Enes’ten naklettikten sonra şöyle der: “Bişr de aynı şekilde kusurlu birisidir.”

Beyhâkî de el-Medhal‘de Cüveybir b. Sâid’den o da Sâbit b. Zahhâk’tan o da İbn-i Abbas’tan naklederek getirdiği bu hadisin ardından: “Cüveybir metruktur.” der. Aynı zamanda Cüveybir bu hadisi atlayarak doğrudan Cevvab b. Ubeydullah’tan nakletmiştir; bu da mürsel hadistir. Öte yandan el-Medhal‘de değinilen ‘Rabbime benden sonra Ashâbım ın ihtilafını sordum…’ hadisine dair de şunu söyler: “Hadisin aktarılışında Abdu’r-Rahim bin Zeyd-i Ammî vardır ve o da metruktur.”

İbn-i Hemmâm (ö. 861/1457): Onun hayatına dair bilgiler el-Bedrü’t-Tâli, Hüsnü’l-Muhazara, Bağitu’l Via’t, Hediyetü’l Arifin, et-Teysir fi Şerhi’t-Tahrir, Şezeratü’z-Zeheb vb. eserlerde bulunur. İbn-i İmâd 1457 yılında vuku bulan olaylara değinirken onun hakkında şunu yazar: “İbn-i Hemmâm bilge bir Hanefi imamıdır.” Hanefi mezhebinin önde gelen isimlerinden birisi olan İbn-i Hemmâm…

وی از جمله علمایبزرگ حنفی است؛ او در مبحث اجماع و در پاسخ به حدیث «اقتداء» و حدیث «علیکم بسنتی» آورده است:

«واجیب: یفیدان اهلیة الاقتداء، لامنع الاجتهاد، و علیه ان ذلک مع ایجابه، إلّا أن یدفع بأنه آحاد، و بمعارضته بأصحابی کالنجوم بایهم اقتدیتم اهتدیتم، و خذوا شطر دینکم عن الحمیراء؛ الّا انّ الاوّل [أی حدیث النجوم] لم یعرف

İbn-i Emîru Hâc (ö. 879/1474): Onun biyografisine el-Bedrü’t-Tâli ve Şezeratü’z-Zeheb gibi eserlerden ulaşılabilir. İbn-i İmâd onun hakkında şöyle der: “İbn-i Emîru Hâc el-Halebî el-Hanefi olarak bilinen Ebû Abdillâh Şemsüddîn Muhammed, Haleb’in önde gelen Hanefi alimlerinden birisidir.”

İbn-i Emîru Hâc “Ashâbım yıldızlar gibidir” hadisinin tutarsızlığını açıkça dile getirmiş ve konuyla ilgili şunları söylemiştir: 

وأجیب ایضاً بمعارضة کل منهما: «أصحابی کالنجوم بایهم اقتدیتم اهتدیتم» و «خذوا شطر دینکم عن الحمیراء [العائشه]»، و إن خالف قول الشیخین او الاربعة إلّا ان الأوّل [أی حدیث النجوم] لم یعرف.

ve sözlerine şöyle devam eder: 

“İbn-i Hazm’ın dediğine göre o önemli risalesinde uydurma ve doğru olmayan bir hadis var ve halbuki onu nakledenler Amr b. Ömer, Cabir, İbn-i Abbas ve Enes’ten de başkası değil. Birçok değişik şekli ile naklolunan bu hadisin en yakın halini İbn-i Adî el-Kemal’de ve İbn-i Abdilberr de Beyanu’l İlm’de İbn-i Ömer’den şöyle nakleder: ‘Allah Resulü buyurur ki: ‘Ashâbımın misali yol gösteren yıldızlar gibidir. Hangisine uyarsanız, hidayete erersiniz.’

Dârekutnî ve İbn-i Abdilberr’in Cabir’den naklettikleri hadis ise şöyledir:

“Allah Resulü buyurur ki: Ashâbım ın misali ümmetimin içerisinde yıldızlar gibidir. Hangisine tutunursanız, hidayete erersiniz.’ Evet, böylesi bir şey kesinlikle doğru değildir. Ahmed’in de dediği gibi: “Hadis sahih değildir.” el-Bezzâr da der ki: “Allah Resulünün ağzından böyle bir kelamın çıkması düşünülemez.” Beyhâkî ise el-İtikad ve’l-Hidaye’de hadisi naklettikten sonra şöyle der: “Bize nakledilen bu hadis sağlam olmayan kanallar üzerinden elimize ulaşmış olmakla birlikte hadisin sonu da kopuktur.”

Şerhu’ş-Şifâ‘nın yazarı ve Şâfiî fakihi Ebûzer el-Halebî “Ashâbım yıldızlar gibidir” hadisi hakkında Kadı İyâz’a itiraz ederek şunları yazmıştır: 

“Aslında Kadı’nın bu hadisi zikretmemesi ne kadar da güzel olurdu. Çünkü ilim ehli bu hadis hakkında gerekli açıklamaları yapmışlardı.”

es-Sehâvî (ö. 902/1497): Şezeratü’z-Zeheb, el-Hallân, el-Bedrü’t-Tâli ve en-Nuru’s-Safir gibi biyografi ve tarih kitaplarında ona dair birçok bilgi bulunur. İbn-i İmâd 1497 senesi olaylarına değinirken onun hakkında şunu der: “Hafız Şemsüddîn Muhammed es-Sehâvî, seçkin bir fakih, edebiyatçı ve Kur’an  alimidir.” 

Sehâvî şöyle der: “Beyhâkî ‘el-Medhal’ kitabında ‘Ümmetimin ihtilafı rahmettir’ ve ‘Ashâbım  yıldızlar gibidir.’ hadisleri hakkında bir konuya değinmiştir. O daha sonra hadisin ravileri ve senetlerini sıralar ve devam eder; bu yüzden Taberânî ve Deylemî kendi kaynaklarında bu konu hakkında ortak bir cümle kullanmışlardır: Cüveybir b. Sâid zayıftır ve Sâbit b. Dahhâk’ın İbn-i Abbas’tan nakletmesi de senedinde birkaç râvi düşürüldüğü için kopuktur.”

İbn-i Ebû Şerîf (ö. 906/1500): el-Bedrü’t-Tâli, el-Ünsü’l Celîl ve Hediyyetü’l Ârifîn gibi biyografi kitapları ondan bahseder. İbn-i İmâd şunları yazar: “O, büyük bir imam ve ulemanın sultanıdır.” 

İbn-i Ebû Şerîf hocası olan İbn-i Hacer el-Askalanî’den “Ashâbım yıldızlar gibidir” hadisini naklederek ilerleyen sayfalarda karşımıza çıkacak bazı eleştiriler yapmıştır.

Celâlüddîn es-Süyûtî (ö. 911/1505): Hüsnü’l-Muhâzara, el-Bedrü’t-Tâli, Şezeratü’z-Zeheb, el-Hallân ve birçok biyografi kitabı ondan bahsetmişlerdir. 

İbn-i İmâd 1505 yılında vuku bulan olaylara değinirken onun hakkında şunu yazar: “Bu yıl içersinde birçok faydalı ve başarılı eserin müellifi Hafız Celâlüddîn es-Süyûtî vefat etmiştir.”

Süyûtî, el-Camiu’s-Sağir min Ahadisi’l Beşiri’n-Nezir‘de “Ashâbım yıldızlar gibidir” hadisini getirmiş ve sonunda ‘Z’ harfini not düşerek onun zayıf bir hadis olduğunu belirtmiştir. 

Ali el-Müttakî el-Hindî (ö. 975/1567): Onun hayatına dair biyografik bilgiler en-Nuru’s-Safir, Subhetu’l Mercan, Şezeratü’z-Zeheb, Ebcedü’l Ulum vb. eserlerde bulunur. İbn-i İmâd onun hakkında şöyle der: “Ali el-Müttakî… oldukça bilgili bir alim ve salih bir Allah kuluydu.” 

Müttakî-i Hindî o meşhur kitabı Kenzu’l Ummâl‘de ve Müntehabü Kenz‘de mezkur hadisi nakletmiş ve aynı üstadı olan Süyûtî gibi bu hadisin zayıf olduğuna vurgu yapmıştır.

Ali el-Kârî (ö. 1014/1605): Hülasetü’l Eser, el-Bedrü’t-Tâli, Keşfü’z-Zunûn’da ona dair detaylı bilgiler elde edilebilir. el-Muhibbî onun hakkında şunları söyler: “el-Kârî adıyla meşhur Ali b. Sultân Muhammed el-Herevî, Mekke’ye yerleşmiş ilim dağıtan çağının önde gelenidir.”

el-Kârî  “Ashâbım yıldızlar gibidir” hadisine şöyle değinir:

“İbnü’d-Deyba der ki: ‘Ashâbım yıldızlar gibidir. Hangisine tutunursanız, hidayete erersiniz.’ hadisini İbn-i Mâce nakleder ve aynı zamanda Celâlüddîn es-Süyûtî de Tahricu Ehâdisu’ş-Şifâ’da bunu yazar. İbn-i Hacer, Tahricu Ehâdisu’r-Rafii adlı eserin Edebu’l Kaza babında mezkur hadisi paylaşır ve içerleyerek şöyle der: ‘Yazık, zayıf bir hadis’. Hatta İbn-i Hazm da bunu nakleder ve not düşerek şunu der: ‘Bu hadis batıldır’.”

el-Münâvî (ö. 1029/1620): Onun hal şerhi Hülasetü’l Eser, el-Bedrü’t-Tâli ve el-A’lam vb. eserlerde geçmektedir. el-Muhibbî ona dair şunları paylaşır: “Daha sonra el-Münâvî olarak tanınacak Zeynüddîn el-Haddâdî büyük bir imam ve sözü muteber bir hadis alimidir.” 

el-Münâvî, “Rabbime benden sonra Ashâbım’ın ihtilafını sordum…” hadisinin açıklamasında der ki: 

“İbn-i Cevzi ‘el-İlelu’l Mütenahiyye’ şunu nakleder: ‘Bu doğru değildir.’ Nuaym kuşkuludur ve İbn-i Muîn Abdurrahim de çok yalancıdır. el-Mizan’da da ‘Bu hadis batıldır’ diye yazar. İbn-i Hacer el-Askalanî Tahricu’l Muhtasar’da der ki: ‘Ashâbım yıldızlar gibidir” hadisi oldukça tuhaftır ve bunun hakkında el-Bezzâr’a sorulduğunda şöyle demiştir: ‘Bu cümlenin Hz. Nebi’nin ağzından çıkmış olması mümkün değildir.’ Kemâleddin İbn-i Ebû Şerîf der ki: “Üstadımızın (İbn-i Hacer) sözü bu konu için yeterlidir ve o der ki: ‘Ashâbım yıldızlar gibidir hadisi acı veren bir hadistir.’ İbn-i Saad da şunu der: ‘Zeyd Ammî Ebu’l Havarî hadis konusunda çok zayıftır.’ İbn-i Adî ise: ‘Onun hakkında genel görüş zayıf olduğu şeklindedir.’ der.”

“es-Sindî de, Sakaleyn hadisini naklettikten sonra Eğer ‘Ashâbım yıldızlar gibidir’ hadisinin doğru olduğunu iddia ederseniz; öyleyse ‘Benden sonra bu ikisini (Ebubekir ve Ömer) takip edin’ veya ‘Benim sünnetime ve hidâyet üzere olan Hulefâ-i Râşidîn’in sünnetine sarılın’ denilmesine rağmen ‘Ashâbım yıldızlar gibidir’ hadisine göre herhangi birisine uymak doğruyu bulmak için yeterli görülmektedir. Hal böyle olunca da bu hadis uydurmadır.”

Şihabu’l Hafâcî (ö. 1096/1659): Biyografik kaynak eserlerden Hülasetü’l Eser, Reyhânetü’l Elibbâ ve’l A’lam ona yer vermişlerdir. el-Muhibbî onun hakkında şöyle yazar: “Şeyh Şihâbüddîn Ahmed b. Muhammed b. Ömer el-Hafâcî birçok farklı esere sahip bir alimdir.” 

el-Hafâcî Şerhu’l Şifa‘da konumuz olan hadisin zayıflığına değinir.

Kadı el-Bihârî (ö. 1119/1707): Onu, Hindistan alimleri arasında sıralayan Subhetu’l Mercan’da, el-A’lam, Ebcedü’l Ulum, Keşfü’z-Zunûn, Hediyetü’l Arifin ve İzahu’l Meknun gibi biyografi kitaplarında görebiliriz. ez-Ziriklî şöyle der: “Muhibbuddin b. Abdişşekûr el-Bihârî el-Hindî büyük kadılardandır.”

وی حجیّتِ اجماع شیخین و یا خلفای چهارگانه را نفی می کند و می گوید:

«قالوا: اقتدوا باللذین من بعدی ابی بکر و عمر، و علیکم بسنّتی… [الحدیث]. قلنا: خطاب للمقلدین و بیان لأهلیة الاتباع، لأن المجتهدین کانوا یخالفونهم و المقلدون قد یقلدون غیرهم، و امّا المعارضه ب «أصحابی کالنجوم» و «خذوا شطر دینکم عن الحمیراء» کما فی «المختصر» فتدفع، بانّهما [أی حدیث النجوم و حدیث شطر دینکم] ضعیفان

10 sayfa Arapça

Kadı eş-Şevkânî (ö. 1250/1834): el-Bedrü’t-Tâli, Ebcedü’l Ulum ve el-A’lam gibi biyografi kitaplarını ona dair yeterli bilgileri vermişlerdir. ez-Ziriklî Şevkânî için şunu der: “Ebû Abdillâh Muhammed b. Ali b. eş-Şevkânî es-San‘ânî el-Yemenî, fıkıhta ictihat etmiş Yemen’in büyük alimlerindendir.”

Şevkânî icma konusunda şöyle der:

“ve aynı şekilde ‘Ashâbım yıldızlar gibidir’ hadisinde Abdurrahim b. Zeyd Ammî babasından nakletmiştir ve her ikisi de oldukça zayıftırlar.” İbn-i Mu’in ise şöyle der: “Gerçekten Abdurrahim yalancıdır.” Buhari “terk edilmiştir.” der ve aynı sözü Ebu Hatem de kağıda dökerek belirtir. 

Bu hadis bir başka kanalla, o da Hamza Cezerî Nasibî aracılığıyla nakledilmiştir; ‘der ki: ve o gerçekten zayıftır.’ Buharî der ki: ‘O hadisleri inkar eder’. İbn-i Muîn de: ‘Beş para etmez’ der. İbn-i Adî açıkça onun hakkında şöyle der: ‘Parayla hadis yerleştirirdi.’ Aynı zamanda Cemil b. Zeyd aracılığı ile ondan ‘Meçhul’ olarak bahsedilir.”

Sıddîk Hasan Han (ö. 1307/1890): Onun hayat hikayesi ve ilmi kariyerini el-A’lam, Ebcedü’l Ulum ve İzahu’l Meknun gibi biyografi kitaplarında bulabiliriz. ez-Ziriklî onun hakkında şunları yazar: “Ebu’t-Tayyib Muhammed Sıddîk Bahâdır Hân b. Hasen b. Ali el-Kannevcî yenilikçi İslam hareketinin önemli isimlerindendir.”

Sıddîk Hasan Han ‘Sahabenin Adaleti’ konusuna bu hadisi naklederek değinmiş ve şöyle bir not düşmüştür: “Söylene gelen ‘Ashâbım yıldızlar gibidir’ hadisinin ne olduğu herkesçe çok iyi biliniyor.” 

Şu noktaya değinmekte fayda var; şu ana kadar ‘Ashâbım yıldızlar gibidir’ hadisi konusunda zikredilen alim ve şahsiyetler yalnızca bu kişilerle sınırlı değildir. Birçok düşünür ve din adamı da mezkur hadisin zayıflığı konusuna temas etmişlerdir lakin hepsinin biyografi ve hadis hakkında görüşlerini bu makalede anlatmak konuyu uzatmaktan başka bir şey olmaz. Bu yüzden onlardan bazılarının isimlerini vermekle yetineceğiz: İbnü’l-Mülakkın (ö. 804/1401), İbn-i Teymiyye (ö. 728/1328), Celâl el-Mahallî (ö. 864/1459), Ebû Nasr es-Siczî (ö. 444/1052), Ebuzer el-Halebî (ö. 884/1480), Ahmed b. Kasım el-Abbâdî (ö. 994/1586), Minhâcü’l Vüsûl ilâ ilmi’l Usûl’ün yazarı Kadî Beyzâvî (ö. 685/1286), Şerh-i Müslim’in yazarı Abdulali Bahrü’l Ulûm ve modern dönem düşünürlerinden Muhammed Nâsırüddin el-Elbânî (ö. 1999) ve Seyyid Muhammed b. Akil el-Alevî (ö. 2004)

Sonuç itibariyle, bu din büyüklerinin görüşlerinden şu neticeye varıyoruz; Ehl-i Sünnet’in geçmiş ve şimdiki alimlerinin kahır çoğunluğu ‘Ashâbım yıldızlar gibidir’ hadisini kabul etmiyorlar. Onlar, Sahabenin hata ve yanlış yapacağını caiz bilerek hepsinin adil olduğunu da kabul etmiyorlar. Sahabenin hataya duçar olabileceği inancındalar. 

Ehl-i Sünnet ulemasının ricâl ve biyografi kitaplarında geçen durumlarını belirtmemiz de; insaf sahibi okuyucularımızın, ‘Ashâbım yıldızlar gibidir’ hadisinin ne denli zayıf ve hayal ürünü olduğunu göstermek içindi. Nitekim bu sözler Ehl-i Sünnet’in önde gelen isimleri ve ilim erbabınca söylenmiştir.

Öte yandan, daha önce de değindiğimiz gibi bu hadis birçok kanalla aktarılmış ve hiçbirisi Ehl-i Sünnet ulemasının eleştirilerinden kurtulamamıştır. Şimdi mezkur hadisin ravilerini kısaca inceleyelim:

“Ashâbım  Yıldızlar Gibidir” Hadisinin Ravi ve Aktarıcıları

Abdu’r-Rahim bin Zeyd:

“Ashâbım yıldızlar gibidir” hadisini Abdullah b. Amr’dan nakledenlerin raviler listesinde yer alan ‘Abdu’r-Rahim bin Zeyd’ hakkında biyografi kitapları onu çok fazla eleştirmişlerdir.

Buhari’nin ‘ez-Zuafâ’ eseri başta olmak üzere aynı adı taşıyan Nesai’nin ‘ez-Zuafâ’ adlı kitabı,  İbn-i Ebi Hatem’in ‘el-İlel’, İbn-i Cevzi’nin ‘el-Mevzuat’ ve ‘el-İlelu’l Mütenahiyye’, Zehebi’nin ‘Mizanu’l İ’tidal’, ‘el-Kaşif’ ve ‘el-Muğni’; Hazreci’nin ‘Hülasetu Tezhibu Tehzibu’l Kemal’ ve birçok muteber kaynak eserde onun çokça yerildiği, dışlandığı ve küçümsendiği görülmektedir. Onun için şöyle derler: “O hiçbir şeydir, yalancıdır, zayıftır, pespaye birisidir.”

Zeyd Ammî: 

Bu şahsın zayıflığı konusunda bolca açıklama yapılmıştır; en çok da daha önce değindiğimiz İbn-i Adî’den naklen el-Münâvî’nin sözleri bu konuda isabetlidir: “Büyük çoğunluk onun hadisini aktarmaz; bu da onun zayıf olduğunu gösterir.”

Hamza Cezerî:

“Ashâbım yıldızlar gibidir” hadisini Abdullah b. Amr’dan başka bir kanal vasıtası ile aktaranların ravileri arasında yer alan Hamza Cezerî, Buhari’nin ‘ez-Zuafâ’ adlı eserinde geçer ve onu “hadis inkarcısı” olarak not düşmüştür. Nesaî’nin kaleme aldığı ez-Zuafâ‘da ise şöyle geçer: “Onun hadisleri terk edilmiştir” Yahya’nın el-Mevzuat‘ın da ise denir ki: “O hiçbir şeydir”. İbn-i Adî şunu der: “O hadisleri zayi eder” Yine o kitabın içerisinde aynı konu hakkında Ahmed’ten şu nakledilir: “O hadisleri uydurur”. Yahya’dan nakledilen bir söz de: “Gerçekle uyuşmaz” şeklindedir ve bu cümlelere benzeyen birçok sözü de Ebû Hayyân’ın el-Bahrü’l-Muhît, Zehebi’nin el-Mizan ve el-Kaşif gibi eserlerinde bulabiliriz.

Nuaym b. Hâmmad, Ebu Süfyân ve Selâm b. Selim:

“Ashâbım yıldızlar gibidir” hadisini Ömer b. Hattâb’tan da rivayet etmişler ve senedinde ise Zeyd Ammî, Abdu’r-Rahim bin Zeyd ve Nuaym b. Hâmmad yer alır. Hâmmad konusunu İbn-i Cevzî ve el-Münâvî maddeleri altında incelemiş ve kusurlu olduğunu görmüştük. Ayrıca Cabir b. Abdullah el-Ensarî kanalıyla da aktarılan halinde ravilerinin meçhul olduğu biliniyor.

Cabir’den rivayet edilen ikinci nakil ise içeriğinde Ebu Süfyân’ın adı geçmesi nedeniyle terk edilmiştir. İbn-i Hazm onun hakkında: “Ebu Süfyân zayıftır” der. Öte yandan Selâm b. Selim’in de bu hadisin ravileri arasındadır ve İbn-i Hacer onun için: “ve Selâm zayıftır” der. İbn-i Hazm da bu konuda: “Hadis uydurur ve bu ‘Ashâbım  yıldızlar gibidir’ hadisi de şüphesiz onlardan biridir.” İbn-i Hırâş: “O, çok yalan söyler” der. İbn-i Hibbân onu değerlendirirken şöyle der: “Uydurma hadis nakleder” Bu sözleri Silsiletü’l Ehâdîsi’z-Zaîfa ve’l-Mevzûa‘da getirir ve ekler: “Bütün hepsi zayıftır.”

Hâris b. Guseyn:

Abdilberr en-Nemerî, “Ashâbım yıldızlar gibidir” hadisini kaynaklarıyla Cabir’den naklettikten sonra şöyle der: “Bu senetler güçlü değildir. Çünkü Hâris b. Guseyn meçhuldur.”

Süleyman b. Ebi Kerîme: 

“Ashâbım yıldızlar gibidir” hadisini İbn-i Abbas’tan da nakletmişlerdir ve bu nakilin içerisinde yer alan isimlerden birisi Süleyman b. Ebi Kerîme’dir. Ebû Hâtim er-Râzî, Celâlüddîn es-Süyûtî ve Muhammed b. Tahir onu zayıf kabul ederler. İbn-i Adî der ki: “Genel olarak onun hadisleri reddedilir.” Zehebî ise şu tabiri kullanır: “İnkarcıdır.” 

Bu konuda İbn-i Cevzi’nin el-Mevzuat, Zehebî’nin Mizanu’l İtidal ve el-Muğni, İbn-i Hacer’in Lisanu’l Mizan ve Muhammed b. Tahir’in Kanunu’l Mevzuat adlı eserlerine müracaat edilebilir.

Cüveybir b. Sâid:

Nesaî ez-Zuefa‘sında onun hakkında şöyle der: “Hadisleri terk edilmiştir.” Buharî de kendi ez-Zuefa‘sında şunu yazar: “Cüveybir b. Sâid el-Belhî de Dahhâk gibidir. Ali b. Yahya der ki: Ben Cüveybir’in iki hadis naklettiğini biliyordum ama daha sonra birçok zayıf hadis naklettiğini gördüm.”

İbn-i Cevzi’nin el-Mevzuat‘ta şunu der: “ve bilinmeli ki Cüveybir, herkes tarafından terk edilmiştir.” Ahmed onun için: “Hiç uğraşmaya değmez” der. Nesaî, Dârekutnî ve diğerleri de onun adı geçtiğinde: “Onun hadisleri terk edilmiştir.” derler. el-Kaşif‘te ise: “Terk edilmiştir.” diye yazar.

Dahhâk b. Müzâhim:

Bu şahıs hakkında Zehebî Mizanu’l İtidal ve el-Muğni‘de, İbn-i Hacer el-Askalanî Tehzîbü’t-Tehzîb‘te ve birkaç farklı kaynakta şu yazmaktadır: “Bu adam başkalarından zayıf hadisleri rivayet ederdi; bunu yaparken de üstüne eklerdi.”  

Şu’be ve bazı din büyükleri, onun İbn-i Abbas’ı dahi görmediğini söylemişlerdir.

Ca’fer b. Abdulvahid:

“Ashâbım yıldızlar gibidir” hadisini Ebu Hüreyre’den naklettiklerinde, senedinde Ca’fer b. Abdulvahid el-Kadı el-Hâşimî’nin olduğu görülmektedir. İbn-i Hacer el-Askalanî’nin Tahricu Ehâdisu’l Keşşaf ve Lisanu’l Mizan‘ından, Zehebî’nin Mizanu’l İtidal ve el-Muğni‘sinden, Celâlüddîn es-Süyûtî el-Leâli’l Masnû’a fi’l Ehâdîsi’l Mevzû’a‘sından elde edilen şudur: “Bu adam uydurma ve çalıntı hadislerle meşhurdur. Yalancılığı yüzünden terk edilmiştir…” Tüm bunlar bir  yana, Ebu Hüreyre’nin de zaten bilindik olayları tarih sayfalarında çokça yer almaktadır.

Bişr b. el-Hüseyn:

Enes b. Malik’ten de nakledilen “Ashâbım yıldızlar gibidir” hadisinin senedi incelendiğinde karşımıza Bişr b. el-Hüseyn adlı birisi çıkmaktadır. Onun naklettiği bu hadisi Enes’ten Zübeyr b. Adi rivayet etmiştir. Zehebî de bu konuyu el-Muğni‘ye taşımış ve şöyle demiştir: “ed-Dârekutnî onun metruk olduğunu söyler.” İbn-i Ebi Hatem der ki: “Zübeyr’e yalan atfetmiştir.” Onun hakkında diğer söylenenler için İbn-i Hacer el-Askalanî’nin Lisanu’l Mizan’ına bakmak yeterli olacaktır.

“Ashâbım Yıldızlar Gibidir” Hadisine Detaylı Bir Bakış

Detaylı bir inceleme ile “Ashâbım yıldızlar gibidir” hadisinin metninin bazı kirli eller tarafından nasıl tahrif edilip bozulduğunu görmek mümkündür. Halbuki bu hadis aslında ‘Aman Hadisi’ olarak kaynaklarda yer almaktadır. Orijinal metni şu şekildedir:

“Yıldızlar gök ehli için amandır. Yıldızlar yok olduğunda gök ehli de yok olacaktır. Hiç şüphesiz benim Ehl-i Beyt’im de ümmetim için amandır. Öyleyse Ehl-i Beyt’im gittiğinde, ümmetim de yok olacaktır.” Burada ‘Ehl-i Beyt’im’ kelimesi yerine ‘Ashâbım’ ibaresi konulmuştur.

Siz değerli okuyucular için ‘Müstedrek’te detaylı bir şekilde geçen bu hadisin tam metnini konunun daha net anlaşılması için aşağıda paylaşıyoruz:

“Ebu’l Kasım Abdurrahman b. el-Hasan el-Kadı kendi kitabından nakille, Muhammed b. Mugire eş-Şekûrî’den o da Kasım b. el-Hakim el-Arenî’den o da Abdullah b. Amr b. Merre’den o da Muhammed b. Sevke’den o da Muhammed b. el-Münkedir’den o da babasından naklederek der ki: Allah Resulü (saa) mescide vardı ve akşam namazını yaklaşık bir saat bekletti. Halk da mescitte bekleşiyorlardı. Allah Resulü (saa) buyurdu: neyi bekliyorsunuz? Namazı bekliyoruz dediler. Allah Resulü bunun üzerine şöyle buyurdu: Sizler namazı beklediğiniz şu halde aslında namaz kılanlar gibisiniz (Namazın sevap ve mükafatını alıyorsunuz) Daha sonra sözlerine devam etti: bu öyle bir namaz ki, sizden önceki hiçbir ümmet bunu kılmadı. Sonra başını göğe kaldırdı ve buyurdu: Yıldızlar zemin ehlinin amanıdır ve eğer yıldızlar sönerse, gök yüzene va’dolunan şeyler gelip çatar. Ben de Ashâbım  için bir amanım ve eğer ben ölürsem Ashâbıma va’dolunan şeyler gelip çatar. Ehl-i Beyt’im de ümmetim için bir amandır ve eğer Ehl-i Beyt’im giderse ümmetime va’dolunan şeyler gelip çatar.”

“Ashâbım Yıldızlar Gibidir” Hadisinin Doğru Olmadığına Dair Deliller

Hadisin orijinal metnini hatırlatarak, o konuyu tamamlamış olduk. Şimdi ise “Ashâbım yıldızlar gibidir” hadisinin hem metinsel hem de delalet ettiği noktalar üzerinden ne şekilde batıl olduğunu değerli huzurlarınıza sunabiliriz.

* Hadisin batıl olduğuna dair İlk delil; İcma halinde hadise karşı takınılan tavır ve muhalefetlerdir. Şöyle derler: ‘Zikri geçen bu hadis, Allah Resulünün (saa) tüm sahabelerinin salahiyet sahibi olduğuna delalet etmektedir. Böylesi bir şey de genelin görüşüne göre doğru değildir.’

Öte yandan bu hadisin değindiği bir diğer nokta ise tüm sahabenin ümmet için bir yol gösterici, bir kılavuz olduğudur ve bu da doğru değildir; zira bir çok sahabe toplumu çıkmaza sokmuştur. 

Aynı şekilde şöyle derler: ‘Bu hadis doğrultusunda ümmetin sahabeye uyması ve onlara iktida etmesi en iyisidir.’ Halbuki bu da açıkça görüldüğü üzere yanlıştır; çünkü sahabeden bir kısmı hatta çoğu, az sonra sıralayacağımız nedenlerden ötürü böylesi bir makama asla layık değillerdir.

* İkinci delil ise “Ashâbım yıldızlar gibidir” hadisinin sıhhati konusudur. Bilindiği üzere bir takım sahabe zina, adam öldürme, içki içip-satma, yalan yere şahitlik etme ve bunlar gibi farklı birçok büyük günahlara bulaşmışlardır. Bu konuda az da olsa araştırma yapan birisi bunu rahatlıkla görebilir.

Hal böyle iken Hz. Peygamberin (saa) onlardan her birisine bir yol gösterici ve uyulması gerekli olan şahıslar gibi tanıtması ne derece mantıklıdır? 

* Konuya dair üçüncü delil ise; Kur’an-ı Kerim’de geçen bir çok ayet-i kerimedir. Enfal Suresi, Beraat Suresi, Ahzâb Suresi, Cuma Suresi ve Münâfikun Suresinin içeriğinde yerilmiş ve olumsuz davranışları açığa çıkarılmış Sahabelerden bahsedilir. Hal böyle olunca Peygamber Efendimizin, böylesi bir Sahabe güruhunu ümmetine rehber olarak seçmesi kabul edilebilecek bir şey gibi duruyor mu?

* “Ashâbım yıldızlar gibidir” hadisine dair dördüncü delil de; bu hadisin diğer rivayetlerle çatışmasıdır. Çünkü Ehl-i Sünnet’in sahih kitapları ve müsnetlerinde Hz. Peygamber’in sahabeyi yerdiği, onlara cephe aldığı bir çok rivayet yer almaktadır. 

Bunlara örnek olarak aşağıdaki hadisleri verebiliriz:

Hadis: “Havuz”

Hadis: “Sen aralarından ayrılır ayrılmaz bunlar mürtet olup dinden çıktılar ve eski hallerine döndüler.”

Hadis: “Aman benden sonra kafirler olarak geri dönmeyin.”

Hadis: “Şirk sizin aranızda karıncanın ayak sesinden de gizli olacaktır.”

Hadis: “Karış karış, arşın arşın Yahudi ve Hristiyanları takip edeceksiniz.”

Hadis: “İşte bunlar var ya, bunlar için şehadet ederim” dedi. Ebu Bekir: “Ey Allah’ın Resulü! Biz onların kardeşleri değil miyiz? Onlar nasıl Müslüman oldularsa biz de Müslüman olduk, onların cihad etmeleri gibi biz de cihad ediyoruz!” dedi. Resulullah şu cevabı verdi: “Evet, ancak benden sonra ne gibi bid’alar çıkaracağınızı bilemiyorum.”

Hadis: “Kuşkusuz benim Ashâbım  içerisinde münafıklar var.”

Hadis: “Senden sonra bu Ashabının neler yaptıklarını bilmiyorsun!”

Ve bunlar gibi Sahabeyi yerip, hatalarını anlatan nice hadis ve rivayetleri saymakla bitiremeyiz. Bu durumda mezkur hadislerin sahih olduğu kabul edilse bile ortaya büyük bir çelişki çıkmaktadır.  Öyleyse bu hadise amel etmek doğru değildir.

* Beşinci delil ise Ehl-i Sünnet kitaplarında yer alan Hz. Peygamberin Sahabeye uyulmasını yasakladığı hadislerdir; “Kim onları takip ederse yeri ateştir.” örneğinde olduğu gibi.

Asimî şunu nakleder: “Hz. Peygamber buyurur: ‘Ashâbıma ihtilaflarından ötürü kötü söz söylemekten sakının!! ve şunu nakleder: Cedi el-Muhâcir şöyle der: Ebu Ali el-Harevî, Atiye’den o da İbnu’l Mübarek’ten o da İbn-i Lehîa’dan o da Yezid b. Ebi Habib’ten bize şunu nakletti: Allah Resulü buyurdu: Benden sonra Ashâbım arasında bir takım fitneler ortaya çıkacak, o fitnelere karışanları, Allah-u Teâlâ benimle olan geçmişlerinden ötürü affedip bağışlayacak. Ama sonra gelenler bu fitnelerde onlara uyarlarsa Allah onları Cehennem’e atacaktır.

Müttakî el-Hindî de Hz. Peygamber’in (saa) şöyle buyurduğunu söyler: “Ashâbım arasında fitneler çıkacak ama benimle olan geçmişleri nedeniyle Allah onları bağışlayacak ama onlardan sonra Ashâbımı izleyecek olanları Allah cehennem ateşine atacaktır.”

* Asabım yıldızlar gibidir hadisinin doğru olmadığına dair altıncı delil de; Halkın önderleri olamayacaklarına ilişkin kendi itiraflarıdır. 

Ehl-i Sünnet kitaplarının birçoğunda çokça yer alan bu tür hadislere göre sahabenin ümmete liderlik edemeyeceklerini itirafı vardır.

Bir çok tarihçi bir kısım sahabenin ortaya çıkan olay ve meseleler karşısında, şer’i hükmün ne olduğunu öğrenmek için diğer sahabelere başvurmuşlardır. Hatta onlardan bazıları konular hakkında bilgileri olmadığı için tek bir mesele hakkında dahi birbiriyle çelişen bir kaç hüküm vermişlerdir.

Taberani kendi tefsirinde II. Halife’nin şaşkınlık uyandıracak bu tür bazı örneklerine yer vermiştir.

Öyleyse ilk ve son ilmin sahibi Hz. Peygamberin (saa) böyle bir şeye hükmetmesi olağan dışıdır. Dini hüküm ve bilgiye uzak birçok Sahabenin ümmetin merci makamı ve rehberi olarak tayin edilmesi mümkün değildir.

* Yedinci delil ise şudur; Tathir ayeti ve Sakaleyn hadisi başta olmak üzere Ehl-i Beyt’in günahsız ve masum olduğuna dair var olan diğer ayet ve hadisler konusunda ortak bir şüphe yoktur.

Mademki bu böyledir, bu yüce insanların olduğu yerde Allah Resulünün bunca hata ve günaha bulaşmış kimseleri gökyüzündeki yıldızların makamına çıkarması akla uygun düşmekte midir?

Halbuki o sahabenin içerisinde varlıklarıyla Ehl-i Beyt İmamlarını aratmayacak Ebuzer, Salman, Mikdat ve Ammar gibi isimler de yer almaktadır.

* Sekizinci delil olarak şunu söyleyebiliriz; hiç şüphesiz ister belirtilmiş olsun isterse de belirtilmemiş şer’i konularda sahabeler arasında olan ihtilaflar bir hayli çoktur. Hatta bu konu üzerinde Şah Veliyyullah ed-Dihlevî’nin el-İnsâf fi Beyâni Sebebi’l İhtilâf Beyne’l Fukahâ’i ve’l Müctehidîn eseri gibi birçok kitap kaleme alınmıştır.

Hal böyle olunca hangi aklı selim mümin kendisi için bu insanları ümmettin önderi olarak kabul eder? Kaldı ki Allah Resulü her müminden daha üstündür.

* “Asabım gökteki yıldızlar” gibidir hadisinin doğru olmadığına dair dokuzuncu delil ise; Peygamber Efendimizin sahabelerinin hata yapabilmeleri veya diğerlerinin yaptığı hatalar nedeniyle itidalden çıkarak muhatabı yalanlama ve hatta tekfir etmeye varan durumların olmasıdır. Bunlar Ehl-i Sünnet kitaplarında yer bulan olaylardır. 

Şimdi bu durum da göz önünde bulundurulursa hangi mantık sahibi tüm sahabeyi, hem de böylesi bir durumda dinin önderi, Müslümanların rehberi olarak kabul edebilir ki?

* Mezkur hadis için onuncu delil de; bazı sahabelerin Allah’ın kitabına ve Resulünün sünnetine bağlı kalıp, amel etmemeleridir. Hatta bunlar arasında din içerisinde bidat çıkaranlar dahi vardır. Böylesi bir durumda onları gökteki yıldızlar konumuna koyup, peşlerinden gitmek ne kadar doğrudur acaba? 

Konuya örnek olarak, Sahihi Buhari’de geçen ‘Büyüklerin emzirilmesi’ babına bakmakta yarar var. Bazı sahabeler, yaşlı erkeklerin kadınların göğüslerinden süt emebilecekleri şeklinde fetva vermişlerdir. Bu şekilde o kadınlarla mahrem olabilir ve örtünmeden onların vücutlarına bakabilirler. Bu fetvayı veren kimseler bu meseleye ön ayak olmak için erkekleri kız kardeş ve kardeş çocuklarının yanına dahi yollamışlardır.

Acaba gerçekten böyle kimselerin ümmetin rehberliğini üstlenmeye liyakatleri var mıdır?

Bir başka örnek ise bazı sahabelerin verdiği; şarabın üçte birini içmenin caiz olduğu yönündeki fetvalarıdır. Bunun için halis şarabı alıp üçte biri kalana değin iyice kaynatarak kalan miktarı helal saymışlardır. 

Bu konu el-Mebsût‘taşöyle geçer: “Büyük bir sahabe(!) böylesi bir işe kalkıştı ve birçokları ona cephe aldı. Ona: ‘ateş , bir şeyi helal kılmaz.’ dediklerinde ise ‘Ey Sersem! Önceden şarap değil miydi? Şimdi ise sirke oldu ve biz de onu içiyoruz.’ cevabını verdi.”

* On birinci delil ise şudur; birçok sahabeye yaşadıkları konum hasebiyle dini hükümler ve Hz. Peygamberin sünnetleri ulaşmamıştır hatta birçok şeyden haberleri dahi olmamıştır. Bu nedenle ortaya çıkan meseleler karşısında Allah Resulünün hükmü karşıtı işler yapmışlar ve bazı zamanlar Kur’an  ve nassın zıttına davranmışlardır.

* On ikinci delil de; bazı sahabelerin dini hükümlere kayıtsız kalmaları ve hayatları boyunca Hz. Peygambere bir tek soru dahi sormayışlarıdır. Bu mesele tarih kitaplarında karşımıza sık sık çıkan konulardandır. İbn-i Abbas bir rivayetinde şöyle der: 

“Allah Resulünün ashabından daha hayırlı bir topluluk görmedim; bu güne değin yalnızca on üç tane soru sordular ve onlar da Kuran’da geçiyordu. “Sana haram ayı, onda savaşmayı soruyorlar” “Sana kadınların adet halini de sorarlar” 

İbn-i Abbas’ın bu sözleri şu gerçeği önümüze seriyor; birçok sahabe şer’i konulara karşı oldukça ilgisizler ve hatta her hangi bir alakaları dahi yoktu. Halbuki Hz. Peygamberin o aziz varlığı onların arasındaydı; buna rağmen yine de altından daha değerli bu fırsatları değerlendirmemişler ve dini konuları öğrenmek için soru dahi sormaktan imtina etmişlerdir. 

İbn-i Abbas’ın dediği gibi Sahabe Allah Resulünün (saa) o bereketli ömürleri boyunca yalnız ve yalnızca o Hazrete on üç tane soru sormuşlardır. Halbuki bu sorulan soruların cevapları Kur’an -ı Kerim’de zaten vardı. 

Hal böyleyken nasıl olur da bu şahısların ümmet için önder olabilmesi düşünülebilir?

* On üçüncü delile gelince, Sahabe birçok yerde konuya dair bilgileri olmadıkları halde kendi görüşleri doğrultusunda bazen fetva vermişler ve bazen de görüş belirtmişlerdir. Meselenin aydınlığa kavuşması  için bunlardan bazılarına kısaca değinmek istiyoruz:

1- Bir kısım sahabe, Hz. Peygamberin (saa) buyruklarının aksine fetva verip; kadınların ihramlı iken pabuç giymeleri haramdır demişlerdir.

2- Bazıları öpüşmenin abdesti bozduğu yönünde fetva vermişlerdir.

3- Bazıları, bir ölünün arkasından ağlamanın ona azap yaşatacağı şeklinde fetva verip görüş bildirmişlerdir.

4- Bir kısım Sahabe tüm ayların 29 gün çektiği yönünde fetva vermişlerdir.

5- Bazıları Muta Nikahının haram olduğunu şeklinde fetva vermişlerdir.

6- Zinaya bulaşan bir Sahabeye uygulanması gereken cezadan ortak bir kararla imtina etmişlerdir.

7-  Cemel Savaşı arifesinde elli sahabeye bulundukları bölgenin ‘Hav’eb’ olmadığı yönünde şahitlik etmeye mecbur etmişlerdir ve bu da İslam içerisinde cereyan eden Sahabelerin ilk yalancı şahitlik hadisesi olarak tarihe geçmiştir.

8- Sahabenin önde gelen birkaç ismi, Hz. Peygamberin (saa) oldukça önem verdiği Müellefetü’l-kulûb yani gönülleri ısındırılanlara Beytülmaldan verilen ödeneğin kesilmesini onaylamışlardır.

9- Bazı büyük sahabeler, Allah Resulünün kesin emri olan Üsâme’nin ordusuna katılma fermanını görmezden gelip; Peygamber bizi nasıl olur da Üsâme b. Zeyd gibi genç birisinin emrine verir bahanesi ile orduya katılmamışlardır.

10- Bazıları abdest almak için su bulunmadığı takdirde; namazın terk edilebileceği yönünde fetva vermişlerdir.

11- Sahabenin önde gelen isimlerinden bazıları, Hz. Peygamberin ‘Kim fatımayı incitirse beni incitmiş olur, beni inciten de Allah’ı incitmiştir.’ sözünü duymalarına rağmen bu sözlere kulaklarını tıkamış ve Hz. Fatımayı üzüp, gazaplandırmış ve hatta evinin kapısını yakmışlardır.

12- Sahabenin önde gelenlerinden bazıları Fücâe es-Sülemi’yi elleri bağlı bir halde ateşe atmış ve diri diri yakmışlardır. Halbuki Fahri Kainat Efendimiz (saa) böyle bir şeyi kati suretle men etmişti.

13- Müslümanlarla beraber Hac farizasını yerine getiren Hz. Peygamberin kesilecek kurbandan sonra saçların tıraş edilmesi konusunda verdiği emre uymayan birçok sahabe çıkmıştı.

14- Sahabe arasında içki satmanın caiz olduğunu savunan kimseler vardı ve bu büyük günahı ısrarla işlemeye devam ediyorlardı. Bunu da kendi içtihatları(!) doğrultusunda yaptıklarını savunuyorlardı. Bu duruma karşında II. Halife Ömer İbn-i Hattab o kadar muzdarip olmuştu ki onlar hakkında şunu söylemişti: ‘Allah o falan kimseyi içki sattığı için öldürsün.’ Hatta Ümmü’l Müminin Aişe de onların yaptığı bu satışın Allah Resulü ile katıldıkları tüm Hac ve cihatlarını batıl ettiğini söyleyerek tenkit etmekle yetinmişlerdir.

15- Bazı sahabelerin dinden çıkıp, mürtet oldukları tarih sayfalarına yazılmıştır.

16- Bir kısım sahabe Kur’an-ı Kerim ile çok alakalı olmadıkları veyahut Arapça lafızların tam manalarına hakim olmadıkları için metaforik ve mecazi sorular karşısında anlamadıkları halde ‘Bu konuda bizim farklı bir görüşümüz var; eğer doğru çıkarsa bu Allah’tandır lakin yanılırsak bu bizden ve Şeytan’dan kaynaklıdır.’ demişlerdir.

Defalarca halkın soruları karşısında cevapsız kaldıkları olmuş ve bunların cevaplarını ise Ali ibn-i Ebu Tâlib’ten almışlardır. Hatta çokça: ‘Eğer Ali olmasaydı, bizler helak olup giderdik.’

Sözün özü; Kur’an-ı Kerim ayetleri, Nebevi hadisler, tarih ve fıkıh kitapları “Asabım gökteki yıldızlar gibidir” hadisinin doğru olmadığı yönünde birer delil ve şahittir. Öte yandan az önceki kaynaklar, Allah Resulü ile sırf yan yana geldikleri için onları önder kılıp, takipçileri olmamızı da caiz bilmemektedir. Çünkü mülahaza ettiğiniz gibi sahabe arasında münafık, fasık ve suça bulaşmış kimseler vardır.

Bu durumda, “Asabım yıldızlar gibidir” hadisinin manası, bu rivayetin uydurma ve sahte olduğunu bizlere göstermektedir. Ayrıca mezkur hadisi aktaran kimselerin de ne denli zayıf olduklarını daha önce incelemiştik.

Bu makalede “Asabım yıldızlar gibidir” hadisinin bir hayal ürünü olup, doğru olmadığını Ehl-i Sünnet’in en muteber hadis, rivayet, tarih ve ricâl alimlerinin görüş ve düşüncelerinden naklederek görüp, değerlendirmiş olduk. Hal böyle olunca da, hadisin metni dikkatlice incelendiğinde tüm lafızlarının ve senetlerinin batıl olduğunu ve bu şekilde de onu bir delil olarak sunmanın hiç doğru bir şey olmadığını görmüş olduk. 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir